Kiraz Özdoğan
Onunla kızımın okulunun önünde tanıştık. Kulakları kısık, etrafına korku dolu bakışlar atıyordu. Sadece merhabalaştık, zira telaşlıydık. Okuldan çıktığımda onu bıraktığım yerde, ancak bu sefer daha korku dolu buldum. Servislerin, öğrencilerin telaşından etkilenmişti. Sonra bir anda güvenlik görevlisi kovaladı. Seslendim. Onu köpeklerin beslendiği, daha güvenli olduğunu düşündüğüm alana götürmeye karar verdim. O da bana güvendi. Meğerse kaçıyormuş.
Arabaların arasından yarı kucak, yarı sevgi sözleriyle geçirdim. Yoldaki çeşmenin orada beraber su içip Ayasofya Meydanı’na geçtik. Orada bir köpekle selamlaşınca “artık güvenli alanda” diye düşünüp evimin yolunu tuttum. Meğer onu, kaçtığı yere geri getirmişim.
Yolda beni tekrar buldu. Apartmanımızın orda, önüne mama koyduk. Ama o mamalarla ilgilenmedi; bir anda sallanmaya, sendelemeye başladı; içeri girmeye çalışıyordu. Köpeğe ne oluyor diye düşünürken Otorite, üç metre arkamdan ses verdi:
“O köpekten uzak dur!”
Döndüm. Kendine güvenli bir şekilde duvara yaslanmış gri tişörtlü bir adam, buyurgan bir ifadeyle bana bakıyordu. Aynı ses tonuyla “Sen karışma” dedim (Kesinlikle altta kalmam). Tekrar etti: “Köpekten uzak dur, alacağım ben onu”. Köpeğe bir şey yaptığını anladım: “Ne yaptın köpeğe?” dedim. Cevap “İğneledim” oldu. Anlayamadım, köpek hep benimleydi. Hangi ara iğne atmış olabilirdi ki. Ve ne cüretle bir kadını bu şekilde takip eder ve bir köpeği iğneleyebilirdi! Nerede yaptığını sordum, Otorite buyurgan söze hemen cevap verdi: “Ayasofya’nın önünde.”
Anlamıştım; meydanda kapan kurmuşlardı. “Sen kimsin?” diye sordum. Göğsü kalkarak “İBB görevlisiyim” dedi. Sesindeki tonu ve yüz ifadesini görmeliydiniz. İBB görevlisi, karşısındaki ne derse desin, hemen “buyurun, emriniz olur” denmeli(!)
Sırça köşk yıkılırsa
Yine veterinersiz, küpeli köpeklerin kaçırılma hikayesiyle karşı karşıya olduğumuzu anladım. Tereddütsüz, henüz yarı baygın olan köpeği kucaklayıp apartmandan içeri soktum. Bu arada destek için civarda düzenli olarak köpek beslemesi yapan arkadaşımı ve ablamı aradım. Evdekilere de durumu izah etmeye tam başlamıştım ki kapı çaldı.
Otorite geri gelmişti! Bu sefer yanında biri daha. Bir kadın nasıl köpeği içeri alır, demir kapıdan sokardı. Kendileri İBB Görevlisi idi ve ben devlet görevlisinin işini yaptırmıyordum. Polis çağıracaktı.
İçimden güldüm, hangi taşerona bağlı acaba? Ne dersiniz?
“Biz de eğitümlüyük canım”
Köpeği hemen eve, bir tık daha güvenli alana kaçırdım. Kendilerine veteriner olmadıklarını, veteriner olmadan küpeli köpeği iğnelemeyeceklerini ve toplama yapamayacaklarını söylenince, gelen cevap evlere şenlikti: “Yazılı emir var”. Diyorum ya Otorite! Yasal ve etik bir şey söyleyin, anlamaz. Emir demiri keser. Madem öyle, işi daha aydınlatalım.
- Emri gösterin.
Gösteremezlermiş, çünkü yasakmış.
– Veteriner misiniz?
Biri “Evet” dedi. Sonra diğeri vazcaydı, “Bu iğneler, veteriner kontrolünde hazırlandı” deyiverdi.
Gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Ardından “Biz de eğitimden geçtik” mealinde tümceler, ortaya saçılıverdi. Bu eğitim öyle bir eğitim ki köpeğe yapışan sakızı yara dedirtebilir. Hafife almayın.
Olay, sosyal medyaya yansıdı; telefonlar susmuyor. Gönüllülerden gelenler var. Yaptıkları yasa dışı ve etik olmayan işin foyası ortaya çıktı. Bu yüzden köpeği bir an önce alıp götürme telaşındalar. Tabii anestezili hayvan içeride ölürse suçlu kendileri, bunu biliyorlar. Ben de kaygılıyım. Ama kendi kendime diyorum ki hayvan genç, çişini de yaptı ve şimdi bunlara verirsem, hem köpeğin güvenini boşa çıkarmış olacağım hem de diğer köpeklere bunu yapmaya devam edecekler. Çünkü çoğunlukla kaçırılan köpeklerden bir daha haber alamıyoruz. Risk alıyorum, başka çarem yok. O yüzden bu telaşenin içinde sürekli inip köpeğin durumunu kontrol ediyorum. Onu uyandırmaya çalışıyorum. Ve derken kuyruk sallamaya başladı. Yaşasın!
Yazılı emir: Sayı çokluğu
O arada İBB Görevlilerden biri, nokta polisiyle geliverdi. Devlet memuruna işini yaptırmıyoruz ya (!) Nokta polisinin gelmesi bize yaradı, çünkü şu meşhur yazılı emri görmek istedi. Emire göz ucuyla bir baktım ki ne göreyim, şikayet konusunda “Sayı çokluğu” yazıyor. Ez cümle; köpekler, çok fazla olduğu iddiasıyla azaltılmak için toplanıyormuş. Dolayısıyla kim bilir nereye bırakılacaklar(dı). İBB baş veteriner hekiminin söylediği kısırlaştırılması vs. hikayesi koca bir yalan. Zaten köpek küpeli, yani önsel olarak kısır olmalı Nitekim evdeki kısır.
Arabada Başka Köpek Var mı?
Anlaşmalar üzerine İBB’nin veterinerini bekliyoruz. Bu arada İBB’nin arabası motoru bile çalışmadan duruyor. Nokta polisi gitmiş, devriye polisi gelmiş. Zaman geçiyor. Ve bir ara nasıl olduysa aklıma arabada başka köpeklerin de olabileceği geldi. Otoriteye sordum, “Yok” dedi. Hiç inandırıcı değil. Nitekim usulca meydana süzülüverdim. Sabah, bütün köpekleri toplamışlar. Bir yalan daha!
Meğersem anestezili hayvanlar saatlerdir arabanın içindeymiş. Ve Otoriteler bir kez bile nefes alıp almadıklarını kontrol etmeden, havasız bir şekilde onları orda tutmuşlar. Baskılar sonucunda, sadece klimayı çalıştırtabildik. Eve eşyalarımızı almaya gittiğimizde, arabayı kaçırmışlardı.
Böylece köpekler gitti… İBB veterinerleri bize köpeklerin geri geleceğine dair taahhütlerde bulundu.
Veteriner Gelince
Saatler sonra evdeki köpeğe bakmak için veteriner geldi. Kendisine veteriner olmadan görevlilerin iğneleme yaptığını anlatıyorduk ki bizi susturup sazı eline aldı: Veterinerler bütün Türkiye’de sokak sokak dolaşıp köpek mi iğneleyecekmiş. Olmazmış öyle şey. Bunun olmaması için yasal düzenleme üzerinde çalışıyorlarmış. Kime, ne anlatıyoruz ki!
Kahraman Köpek ve Dayanışma
Kahraman köpek sayesinde, küpeli köpekleri yanlarında veteriner hekim olmadan ve yereldeki gönüllülere haber vermeden topladıklarını belgeledik. Kentte sadece insanların değil; başka hayvanların da yaşadığı bilincinde olan insanların dayanışması sayesinde tüm köpeklerin geri dönmesini de sağladık.
Şikayet konusundaki sayısal çokluk tanımlamasının kimin eseri olduğunu ise henüz bilmiyoruz. Belgede beyan edilmeyen yerde yetkisi olmadığı halde, yasadışı şekilde toplama yapmaları için çalışan insanlara emir verenlerin, ceza alıp almayacağı; sanırım bizim bu konudaki çabamıza bağlı. Veterinerin söz ettiği yasal düzenlemeye karşı ise mücadeleyi yükseltmekten de başka çaremiz var mı? Bence yok.