Fatoş Osmanağaoğlu
Pandemi günlerinde hep insanların durumunu konuşuyoruz. Hayvanların durumu en politik gruplar, örgütlenmelerde bile gündeme giremiyor. Bir avuç gönüllü sokak hayvanlarına destek olmaya çalışıyor, bazı dayanışma ağları da elinden geldiğince bu çabaya ortak oluyor. İktidar da kolluk vasıtasıyla hayvanların yaşamlarını sürdürmesi için çabalayanlara ceza kesiyor.
Ezilme ve sömürünün bu denli arttığı, insan yaşamının zerre kadar değerinin olmadığının bu denli açık göründüğü az dönem vardır; kamuoyu araştırmalarında da görünüyor.
Peki ya hayvanlar?
Onlar tür olarak en alttakiler. Onların durumu doğaya karşı suçları, bugünlerde iktidarın fırsatçılıklarını görünür kılmaya çalışan gruplarda bile içselleştirilmiş değil maalesef.
Hayvan özgürlüğü hareketi yıllardır hayvan sömürüsünün bir parçası olan, kar amaçlı bir sektöre dönüşmüş hayvan satışı, satış amaçlı yetiştirilmesi ile ilgili ciddi eylemler yaptılar. İstanbul’da pet shoplar basıldı; orada kafeslerde yaşamaya çalışan hayvanlar özgürleştirildi. İktidar yıllardır hayvan satışına engel olmak için hiçbir şey yapmıyor. Güya satış amaçlı hayvan üretimi ve satışı sözde yasak. Fakat hali hazırda internet üzerinden satış son hız devam ediyor. Ancak halk herhangi bir hukuksuzluğa karşı internette ağzını açsa kolluk müdahale ediyor; her bir muhalif birey kendini en hafifinden savcılıkta buluyor fakat aleni her yerde reklamları görünen bu hayvan satışı için tek bir adım atılmıyor.
Bu yazıyı yazmaya karar vermemin önemli bir nedeni var. Yürüttüğü çalışmalarla iktidarın doğa talanını açığa çıkaran, bununla ilgili kamuoyunda gündem oluşturan politik bir grup olduğunu bildiğimiz, benim de ekoloji mücadelesinden pek çok arkadaşımla birlikte içinde faaliyet yürüttüğüm Ya Kanal Ya İstanbul grubunun iletişim mecrasında yaşananların vahim durumumuzu ortaya çıkarmasıdır. Mesele hayvanlar olduğunda derhal insan merkezli bir koro maalesef kurulmaktadır.
Mesele gruptan bir kişinin bir yerelde kangal üretimi ve satışı yaptığı yerden çıkarılacağını, “kendince” yaptığı iş çok masum hayvan koruyuculuğu olduğundan buna karşı kamuoyu örgütlemek üzere yazdığı mesajın paylaşılması üzerine ortaya çıktı. Bu mesajı gördüğümde benim tepkim şu oldu, harfi harfine “Köpek üretim merkezi nedir? Hayvanları çoğaltıp, satıp para kazanıyorlar. Keşke hayvan hakları savunucuları kurtarabilse bunların elinden hayvanları.”
Sen misin bunu söyleyen, ardından hakaretler başladı, bir arkadaşın bunun hayvan satışı olduğunu belirtmesi üzerine hakaretlere küfür de ekleyerek sonunda gruptan ayrıldı. Ama konu burada bitemedi tabii ardından bir grup kangalın önemli bir “ırk” olduğu, bu hayvanların çoğaltılmasının önemi, satışının bu insanlar için en son sırada geldiği gibi hem bunu gündem yapanı hem de yapılan “işi” aklamaya çalışmak için ciddi bir çabaya giriştiler. Dahası ağladıklarını söylediler, hayvanlar için değil yanlış anlaşılmasın.
Bunun üzerine bu mesajı oluşturan kişinin söyledikleri ile ilgili bir bilgi var mı diye bir araştırayım dedim. Sivas Valiliği bir açıklama yayınlamış kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor diye. Bu kişi ile ilgili tanım da “işletmeci”. Kira süresi dolmuş yeri terk etmiyormuş, terk ettiğinde “kangal üretim, eğittim ve satış merkezi” projesi hayata geçirilecekmiş. Yani bizim dilimizde “aynı haltın mavisi”. Bu kişinin “hayvan hakları savunucusu” edasıyla direnişi hayvan satışı üzerinden kazancını kaybedecek oluşu. Valiliğin de yapacağı iş yine aynı tabii.
Kangallar satıldığında ne oluyor biraz bakalım. Güçlü, bir hayvan olduğundan ya fabrika, işyeri gibi yerler koruma amaçlı satın alıyorlar, bir bahçede, zincirlenerek yaşamlarını sürdürüyorlar, ya da en iyi ihtimalle bir çobana sürüsünü toplu tutabilmek için eşlik ediyorlar. Pek çok hayvan gibi internet sitelerinde “tane” usulü, ortalama bin liradan satılıyorlar. Satışı yapanlar çoğunlukla otobüs kargolarla teslimat yapıyor. Doğumundan ölümüne kadar işkence devam ediyor.
Sokaklarda binlerce köpek yaşıyor, hepsi de pek çok insandan daha zeki. Bu hayvanların yaşamlarını sürdürmeleri için bin bir çaba sürerken, bir de “ırk” ayrımı üzerinden kangallara yapılan türlü işkence. Bu sadece bizim ülkemizde değil başka ülkelerde de yapılıyor ve kaçak yollarla ülkemize de “cins” kabul edilen hayvanlar sokuluyor, Sibirya Kurdu birilerinin süs köpeği oluyor. Doğal yaşam alanlarından koparılıyor, üretim adı altında işkence ediliyor, bir mal gibi satılıyor.
“Damızlık kızın öyküsü”nün ya kitabını okumanızı ya da dizisini izlemenizi öneririm, hayvanların yaşadıklarını anlamak için belki bir vesile olur. Böylece “empati”yi hayvan satanlarla değil hayvanlarla yapmak gerektiğini kavramaya yardımcı olur.
Topluma politik söz üretmeye çalışanların, Kanal projesinin hayvanların da yaşamına yapacağı olumsuzlukları anlatanların, söyledikleri sözleri içselleştirmeleri önemlidir. Önce kendimizden başlayarak kavramak zorundayız ki bir bir eklenen diğer halkalara da anlatabilelim.