Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Bir Komün Deneyimi: Longo Maï

    5 Haziran 2023

    Gaziantep Hayvanat Bahçesi’nin kapatılması için kampanya başlatıldı

    18 Nisan 2023

    Yaşamımızın efendisi olma düşlerinin sonu

    29 Haziran 2022
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Yeşil ÖfkeYeşil Öfke
    Demo
    • Güncel
    • Ekoloji Gündemi
    • Yazılar
      • Makaleler
      • Seçtiklerimiz
      • Çeviriler
      • İleri Okumalar
    • Yaşam
    • Röportaj
    • Belge ve Raporlar
    • İletişim
    Yeşil ÖfkeYeşil Öfke
    Home»Yazılar»Makaleler»O’nun hikayesi

    O’nun hikayesi

    Editor20 Nisan 2017
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Öykü
    Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri

    Size, dünyanın herhangi bir yerindeki sınai çiftliklerden birinde doğmuş bir hayvanın hikayesini anlatacağım…

    Buzağı doğar, doğduğu anda annesinin yanından alınır, sütünü emip bitirmesin diye. Çünkü o süt insanlara satılacaktır, o süt “para” demektir. Buzağı annesinin memesinden ayrılmak istemez, anne de yavrusundan ayrılmak… Buzağıyı döverler, defalarca suratını, kafasını yumruklarlar. Ellerinde bir alet varsa onunla vururlar. Çünkü buzağı süt emmek istemektedir. Onu kuyruğundan çekip, bacaklarına tekmeler atarak ayrı bir bölmeye koyarlar. Bir daha annesini göremeyecektir. Annesinin memeleri sadece onun beslenmesi için sütle doludur ama emmesine izin vermezler, biberona koydukları pastörize sütle beslerler onu. Kulağına bir küpe takarlar, üzerindeki numara onun bandrolüdür. İsim konulmaz çünkü onlara.

    Bir süre sonra biraz büyümüştür, artık buzağı değil danadır. Ona sürekli mısır yedirirler. Önündeki mısır bitince yine mısır verirler. Cinsiyetine bakarlar (“Aman sağlıklı olsun da..”); dişiyse çiftlikte kalır, erkekse mezbahaya gönderilir.

    *Erkekse

    Artık biraz daha büyümüştür; dana değil, yüzde100 dana etidir. En sevdiğinizden. Mezbaha belki yan bloktadır, belki birkaç kilometre uzaktadır. Oraya götürülür. Sürüklenir. Gittiği yerde kendi türünden hayvanların çığlıklarına, gözyaşlarına, kaçma çabalarına şahit olur. Canını yakacaklarını anlar, kendisi de ağlar. Ama kaçışı yoktur. O mezbahanın kölesidir, istifa etme şansı yoktur. Varlığını o mezbahaya armağan etmek zorundadır. Çünkü insanlar böyle ister. Onu bacaklarından bağlayıp yukarı yükseltirler, canı acımaya başlamıştır bile. Bir robot gelir, elinde kanlı bir bıçakla. Gözleri donuk, bakışları anlamsız, mekanik bir robot… “Evine ekmek götürmek için”, boğazını keser bizim çocuğun. Çok kanar. Oluk oluk kanı akar. Ama hemen ölmez. Bağırır, ağlar, çırpınır. Sonunda dayanamaz, kendini bırakır bedeni. Robotlardan biri gelir, derisini söker alır üzerinden. Hala kasları titremektedir, belki acıdan bilinci kapanmıştır ama hala canı içindedir. Bir robot gelir, bedenini parçalar. Biri daha gelir, daha çok parçalar. Biri pakete koyar, biri etiket yapıştırır, sonra bir vitrine koyarlar onu. Başka robotlar gelip yağsız kısmına para versin diye. “Annesinin sütü” anlamına gelen parayı versin diye. Sonra robotlar onu pişirir, süsler, çiğner, yutar;  o bunu asla anlayamayacaktır. O sadece bitkileri yemekten hoşlanır..

    *Dişiyse

    Artık biraz daha büyümüştür, dana değil, damızlık inektir. Ona sürekli mısır yedirirler. Önündeki mısır bitince yine mısır verirler. O durduğu yerde bekler. Biraz daha büyüdüğünde artık hamile kalıp süt (para) vermesi gereken yaşa gelmiştir. Bunun iki yolu vardır.

    -“Tecavüz rafına” bağlanır. Üzerine kendi türünden azgın bir erkek getirilir, zorla çiftleşirler. Çok canı yanar, ona tecavüz edilmiştir.

    -Robotlardan biri gelir, elinde bir boğanın spermleri vardır. Elini vajinasından içeri sokar, spermleri rahmine bırakır. Robot bu yaptığından keyif alır, onu aşağılamak robot için bir şereftir. Çok canı yanar, ona tecavüz edilmiştir.

    Tecavüz yoluyla karnına yerleştirilmiş bir bebeği doğurmak zorundadır. Belki de doğurmak istemez. Ama kaçışı yoktur. O mezbahanın kölesidir, istifa etme şansı yoktur. Varlığını o mezbahaya armağan etmek zorundadır. Çünkü insanlar böyle ister. Hamileliği boyunca mısır yer. Bir gün, o gün gelir. Başına bir sürü robot üşüşmüştür. Bebeği doğar. Uzun zamandır içinde büyüyen minik bir canlı, kendi canının bir parçası, doğar. Onu koklamak, ayağa kalkmasına yardımcı olmak, kuruması için yalamak ister. Ama hareket edebileceği alan yoktur.  Bebeği memelerini bulup emer, bir daha ememeyecektir. Robotlar yavrusunu almak ister, sütünü emip bitirmesin diye. Bebek onun memesinden ayrılmak istemez, o da  bebeğinden ayrılmak… Bebeği döverler, defalarca suratını, kafasını yumruklarlar. Ellerinde bir alet varsa onunla vururlar. Çünkü bebek onun sütünü emmek istemektedir. Aslında o bunda bir sakınca görmez, bebeğiyle daha çok zaman geçirmek onu mutlu eder. Ama insanlar emmesini istemez. Çünkü o süt insanlara satılacaktır, o süt “para” demektir. Bebeği kuyruğundan çekip, bacaklarına tekmeler atarak ayrı bir bölmeye koyarlar. Bir daha yavrusunu göremeyecektir. Ağlar. Çok ağlar. Bağırır, bebeğine seslenir. İçinde bulunduğu bölmeyi, parmaklıkları kırmaya çalışır, yapamaz. Ağlar. Ona yine mısır yedirirler. Yavruları için sütle dolup taşan memelerine bir makine bağlarlar. Makine memelerini çok acıtır. Ondan kurtulmak imkânsızdır; ne dişleri, ne de bacakları yetişebilir o makineye. Gün geçtikçe memeleri yara olur, iltihaplanır. Ama robotlar için iltihabın süte karışması sorun değildir. Onlar pastörize eder nasıl olsa. Gün geçtikçe sütü azalır, bir gün biter. O hep mısır yer. Robotlar onu yaşlanana kadar sık sık ziyaret eder, hamile bırakmak için. Hakaretle, dayakla, tecavüzle, acıyla dolu bir ömür geçirmiştir. Artık çektiği acılara dayanamayacak yaşa geldiğinde, robotlar onun ölmesi gerektiğine karar verir.
    Mezbaha belki yan bloktadır, belki birkaç kilometre uzaktadır. Oraya götürülür. Sürüklenir. Gittiği yerde kendi türünden hayvanların çığlıklarına, gözyaşlarına, kaçma çabalarına şahit olur. Canını yakacaklarını anlar, kendisi de ağlar. Ama kaçışı yoktur. O mezbahanın kölesidir, istifa etme şansı yoktur. Varlığını o mezbahaya armağan etmek zorundadır. Çünkü insanlar böyle ister.

    Onu bacaklarından bağlayıp yukarı yükseltirler, canı acımaya başlamıştır bile. Bir robot gelir, elinde kanlı bir bıçakla. Gözleri donuk, bakışları anlamsız, mekanik bir robot. “Evine ekmek götürmek için”, boğazını keser bizim annenin. Çok kanar. Oluk oluk kanı akar. Ama hemen ölmez. Bağırır, ağlar, çırpınır. Sonunda dayanamaz, kendini bırakır bedeni. Robotlardan biri gelir, derisini söker alır üzerinden. Hala kasları titremektedir, belki acıdan bilinci kapanmıştır ama hala canı içindedir. Bir robot gelir, bedenini parçalar. Biri daha gelir, daha çok parçalar. Biri pakete koyar, biri etiket yapıştırır, sonra bir vitrine koyarlar onu. Başka robotlar gelip yağsız kısmına para versin diye. “Annesinin sütü” anlamına gelen parayı versin diye. Sonra robotlar onu pişirir, süsler, çiğner, yutar;  o bunu asla anlayamayacaktır. O sadece bitkileri yemekten hoşlanır..

    Bu O’nun hikâyesi… Tabağınızda ya da bardağınızda karşılaştığınızda O’nu belki tanıyamıyorsunuzdur. En azından hikâyesini bilin ve neden tabağınızda ya da bardağınızda olduğunu sorgulayın istedim.

    • Dünya üzerinde anne sütünü aldıktan sonra başka canlıların sütüyle beslenmeyi seçen tek memeli türü insandır.
    • Aynı şekilde acı çekme, mutlu olma, sosyalleşme, aile kurma, iletişim kurma, .. gibi yetilere ve sinir sistemine sahip olmasına karşın, kendi türünden olmayan hayvanları tutsak etme, zorla üretme (tecavüz etme), zorla besleme, öldürme, pişirme ve yeme/içme davranışını gösteren tek hayvan türü insandır.
    • Metinde bu özellikleri gösteren, bunlara göz yuman ve ortak olan her insandan, “robot” ismiyle bahsedilmiştir.

    Bu yazı aha önce Yeşil Öfke’nin Mart 2014 sayısında yaynlanmıştır

    Hayvan sömürüsü
    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email
    Previous ArticleDünya gününden ekolojik topluma
    Next Article Kapitalizm insanı, doğayı, kenti ve yaşamı neden tüketir?

    Related Posts

    Yaşamımızın efendisi olma düşlerinin sonu

    29 Haziran 2022

    Veganların tüketim kültürü ile imtihanı

    25 Ekim 2021

    Her devlet bir kilisedir

    2 Temmuz 2021
    Yazılar
    Deniz Şener

    Yaşamımızın efendisi olma düşlerinin sonu

    Güray Tezcan

    Veganların tüketim kültürü ile imtihanı

    Yeşil Öfke

    Her devlet bir kilisedir

    Dilaver Demirağ

    Yeşil Mide Bulandırdığında (1)

    Fatoş Osmanağaoğlu

    Yeşil Yeni Anlaşma vs. İlerici Enternasyonal

    Çeviriler
    Editor

    İlhaklara ve Emperyal Saldırganlığa Karşı

    28 Şubat 2022
    Dilaver Demirağ

    MİKROPLAR, HAYVANLAR VE BİZ

    24 Temmuz 2020
    Deniz Şener

    Filleri de ‘mülteci’ olarak görebilir miyiz?

    9 Mart 2020
    Editor

    Ahlaki Şizofrenimizin Nedeni: Mal Olarak Hayvanlar

    4 Temmuz 2019
    Editor

    NAMLUNUN UCUNDAKİ DÜNYA. YA DA SADELİK HAREKETİNİN SORUNU NE?

    20 Şubat 2019
    Biz kimiz
    Biz kimiz

    Özgür bir yaşam için insan merkezli yaklaşımları terk edip gezegeni paylaştığımız tüm canlılarla eşitlikçi, dayanışmacı bir ilişki kurmayı hedef alıyor, özgürleşmeyi ve özgürleştirmeyi savunuyoruz. Canlılara yönelik her türlü zulmü reddetiyoruz!

    Facebook Twitter WhatsApp
    Yaşam

    Bir Komün Deneyimi: Longo Maï

    5 Haziran 2023

    Doğanın Detaylarını Görmek

    17 Kasım 2020

    Dünya da Her Üç Çocuktan Biri Kurşundan Zehirleniyor

    31 Temmuz 2020
    Çok Okunanlar

    İlk defa görüntülenen kabile katledildi!

    25 Ekim 201726.126

    Veganların tüketim kültürü ile imtihanı

    25 Ekim 20218.560

    Ve Burdur Gölü öldü

    5 Temmuz 20198.510
    © 2023 ThemeSphere. Designed by ThemeSphere.
    • Nasıl Görüyoruz?
    • Ne istiyoruz?
    • Bize katılın
    • Yaz Çiz Çevir
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.