Gökhan Kaya
Saray’ın yeni ‘Çılgın Projesi’nin ayrıntılarına bakınca insanın, Neron ölmeden Roma’yı yaktı Malum Şahıs da İstanbul’u yıkıp gitmeye niyetli diyesi geliyor.
Kanal İstanbul’u halk hala bir ‘kanal’ projesi zannediyor olabilir ama konuyu yakından takip edenler anlamıştır; proje gerçekleşirse bildiğimiz İstanbul ortadan kalkıyor.
Öncelikle bir ada haline geliyor, Kuzey Ormanları tamamen yok oluyor ve deniz-su ekosistemi değişiyor. Binlerce yıllık doğasına uyumlu onlarca hayvan ve bitki türü yok oluyor. Bunlara 124 kuş türü ve onlarca endemik bitki türü dahil.
Bildiğiniz gibi İstanbul’u savunmak için bir seferberlik başladı. Bir yandan yüzlerce örgütün ve bireyin oluşturduğu Ya Kanal ya İstanbul Koordinasyonu bir yandan Odalar ve İBB pek çok etkinlik ve eylem yapmaya başladı.
Dikkatinizi çekmiştir, çok öne çıkmasa da İmamoğlu ve bazı siyasetçilerden de “Kanal İstanbul’u referanduma götürelim” önerisi geldi.
Solda da bunu stratejik bir gereklilik olarak savunanlar, siyasetin gerekliliği üzerinden tartışılabilir diyenler oldu. Bu çevreler ‘Yıkımın referandumu’ olmaz diyenleri de biraz radikal/marjinal olmakla itham ettiler.
Ben bu mesele üzerinde biraz durulması gerektiğini düşünüyorum.
İktidarı almak, iktidar olmak için neleri tartışmaya açabiliriz? Popülizmin sınırları neler olmalı?
Mesela İdam tartışmaya açılabilir mi? Nükleer bomba yapımı? Hayvanların katledilmesi? Bir etnik grubun toplama kampına gönderilmesi?
Kanal İstanbul’un yukarıdakilerle alakası yok diyenler olacaktır.
Yanılıyorlar. Referandum yaptınız ve evet çıktı. Mesela su samurlarının yaşam alanını yok edeceksiniz, belki de bazı kuş türlerinin soyu tükenecek. Lüferi Boğaz’da bir daha hiç göremeyeceksiniz.
Buna bizim karar verme hakkımız var mı? Bizi kim bütün türlerin hayatına karar verme noktasına yerleştirdi? Buna bir sağcı Tanrı diyebilir, her şey bizim için yaratıldı diyebilir. Bir kapitalist daha fazla birikim için her şey mubah diyebilir. Bu savunmalara diyecek bir şeyim yok.
Lakin kendini solda, anti kapitalist olarak tarif edenlerin ‘iktidar, ilerleme, taktik-stratejik’ lafızlarının ardında sağcılarla aynı, ortak değerleri paylaşıp paylaşmadıklarını bence sorgulaması gerekiyor.
Mülkiyeti yok etmek isteyenlerin bütün dünyanın sahibinin insan olduğunu düşünmesi bir anomali değil mi?
Siyasette taktik var strateji var eyvallah, ama senin ne olup olmadığını gösteren kırmızı çizgiler, değerler de var.
Bence bunlar üzerine düşünelim. İstanbul sincapların, geyiklerin, köpeklerin, leyleklerin de İstanbul’u.