Kiraz Özdoğan
Bir bebek ağlıyor. Babası, endişeli bir suratla annesine “Niye ağlıyor?” diye soruveriyor.
Ey bilirkişi anne, söyle; neden ağlıyor? Anlama görevini, yeterince iyi yapmıyor musun yoksa? Bebek hala ağlıyor. Annesi dalmış, geçici olarak sistem dışı. O, bir anne; bebek dilinden anlamalı ve tercüman olmalı. Sistem dışı filan olamaz, ağlıyor bebek! Baba anlamıyor, zaten anlamaz. Biz ise hiç anlamıyoruz.
Anne, henüz sistem ayarına dönememiş bir şekilde;
“Anlamadın mı hala, şu yüzden ağlıyor” deyiveriyor.
Baba, asgari normalleşmeden duyduğu rahatlıkla nazar boncuğu gibi sözleri pıtır pıtır ortalığa bırakıveriyor:
“Nereden bileyim, bunca zamandır niye söylemedin?”
Ne tanıdık! Hangi kadının yüreğine bu nazar boncuğunun versiyonları, dizi dizi asılı değildir ki! Örneğin sosyal medyanın derinliklerinde beğeni toplamakla meşgul bir erkeğe, hayatın yüzeyindeki bulaşık gerçekliğini vs. hatırlattığında:
-“Eee… söyleseydin.”
–“Sorun da bu ya!”
-“Sorun ne, anlamadım canım (hayatım, aşkım…)?”
Sorun şu: Her durumda anlaması gerekenin, ben olması. Sessizlik. Çok soyut mu konuştum? Anlatamadım galiba.
Bir bakışta “Beni anlamalısın”
Anlamalısın. Hatta bu anlama işini o kadar arttırmalısın ki “ama beni hiç anlamıyorsun” diyen erkeklerin çığlıklarına derman olmalı; beden dilinden, gözlerinden filan ihtiyaçlarını, sorunlarını fark etmeli; akıl okumasında uzmanlaşmalısın. İleriyi görmelisin. Anlamaktan yoruldum demek yok! Bedeli ağır olur. Şöyle bir cümle nazar boncuğunu çatlatıverir: “Beni, en iyi annem anlıyor.” Gerçek!
Yeni moda: yılbaşı ağacı süsü olarak oturma odası pis çorapları
Tamam, o zaman söylüyorum:
“Bu akşam, yemeği sen yapar mısın?”
Hayırr… soru eki, yapma motivasyonu doğurmak için yeterli değil. Aksine inat konusuna veya “dışardan söyleriz, endişelenme canım”a dönüşebilir. İçinden getirtecek şekilde söylemeli. İnce ve nazik, beden diline de dikkat ederek… kopya vereyim; aynı çocuklarının babalarından bir şey isterken ki masumiyetiyle;
“Canım” (bir es) “acaba” (bir es) “akşam yemeğini yapmayı düşünür müsün?”
Belki düşünür… Düşünür mü, dersiniz? Acaba yeterince uygun söylemediniz mi? Anlatamadınız mı? Olmadı, galiba.
Irène Zeilinger’in kitabında örneklerinden birini deneyelim:
“Sevgilim, yine pis çoraplarını salonun ortasında buldum, bunlar senin mi?”[1]
“Çorap toplamak, benim işim değildir” gibi sınır ihlallerini, asla yapmıyoruz. Anlayan rolüne devam. O çoraplar uçarak geldi, öyle kendiliğinden. Bildiğiniz gibi değil. Zaten bir gün, doğa yasaları gereği yüzde otuzu dışında (sentetik kısmı) kaybolup gidecek. Ekolojist değil misin, feminizm nereden çıktı. Karşınızdaki sevgiliniz, herhangi bir erkek değil o.
Kendinizi şöyle de telkin edebilirsiniz: “Cihangir’de yılbaşı ağaçlarına oturma odasından toplanmış pis çorapları asmak, yeni modaymış.” Haha, çok eğlenceli gözüküyor. Belki çiftler birbirini bulur.
Kadınlar S.O.S verdiğinde
Hey babası ve/veya sevgilim! Ben S.O.S verdim:
-(K)“Görüyorsun moralim bozuk. Başka şey düşünüyorum.”
-(E)“Söylemezsen nereden bilebilirim, canım? Neyin vardı?”
Neyin olduğunu söyleseydin (geçmiş zaman), şimdi iyisin (şimdiki zaman), sorun yok (hala şimdiki zaman). Anlatırsan, çözeriz (hayal kırıklıklarının sinyali, geniş zaman).
Sorun şu ki: “Hep anlayan olarak bir kez de anlaşılmak istiyorum. Sen anlasan.” Sessizlik. Yine mi çok soyut konuştum? Anlatamadım galiba.
Bir döngüdür, anlama meselesi
Bu anlama yeteneği, anlaşılacağı üzere kadınlar için sonu olmayan bir döngü. Kadınlar ne kadar çok anlarsa, anlama yetenekleri de o oranda gelişiyor. Anladıkça, daha çok anlıyoruz. Bitmiyor. Ancak peşinen söyleyeyim, en çok anlayana ödül filan vermiyorlar. “Yılın en iyi anlayan kadını, alkışlarınızda…” Yok, böyle bir rüya! Uyanın!
Anlamanın karşılığı da anlaşılmak değil. Bilakis karşımızdakinin anlama ve anlatma tembelliğini arttırıyor. Kendisini ifade etmemenin sefasını sürüyor: “O, benim hayatım.” Niye? “Çünkü kimse beni onun gibi anlamıyor.” Nazar değsin, bin kere…
Anlamama özgürlüğü
Bu eşitsiz döngünün yoruculuğundan çıkmak için önerim: Kadınların, erkekleri anlama edimini durdurması. Hayır, anlamıyorum. Anlatabilirsin veya sen anlayabilirsin.
Ez cümle: Yaşasın kadınların anlama boykotu!
[1] İrène Zeilinger, Hayır Hayır Demektir, Güldünya Yayınları, İstanbul, 2016.