Cansel
Sabahın ilk Işıklarıyla kafasını ækaldırdı tavana bakışında susuzluk vardı. Siyah gözlerinin içindeki gölgesinden görebilirdiniz. Biraz sonra hangi birisinin öleceğini bilmeden gözlerini açtı tavana doğru. Çünkü her gün birisi öldürülüyordu. Ve tabaklarda servis olmak üzere paketleniyordu. Bunu apaçık bir şekilde görmek için tekrardan o siyah gözlerin içine bakmak yeterliydi.
Sabahın erken saatlerinde yan taraftaki parmakların arasında horozların sabahın geldiğini vurgularcasına bağırmalarıyla güne merhaba dedi. Yavaş yavaş ayaklarının üzerine doğruldu, ve önündeki kapının parmakları üzerinden kafasını çıkartmaya başladı. Bu imkansızdı sadece bakmakla yetindi.
Siyah gözleri etrafı kolaçan ettikten sonra iri ayaklı ayakkabılarının ses çıkarttığı bir adamın ona yaklaştığını hissediyordu. Samanlar içinde gezindi, ayağıyla birkaç samanı iteledi. Sesler çoğalmaya başladı yan bölmelerdeki ineklerin seslerini duyabiliyordu. Sıra onun kapısının açılmasına gelmişti, anahtar çevrildi. Ve bir el hissetti gövdesinde onu dışarı itelemeye çalışan bir el.
Adamın ne yapmak istediğini biliyordu. Zorlamadı bunun için kendini ve kapıdan dışarıya çıktı. Kafasını parmaklıkların arasından çıkartan ineklerin kafalarını siyah gözleriyle görebiliyordu. Yaşıyordu ve canlıydı. Birkaç nefes aldı sonra bıraktı.
Kapıların açılmasıyla çimenlerin üzerine doğru koşan inekleri gördü, Özgürlüğe koşarcasına kapılardan koşarak çıktılar. Oysa hissediyordu özgürlüğün bu olmadığını. Beslenmeleri lazımdı. Süt verebilmek için çimenlerin üzerinde dolaştı, bazıları ise biraz daha uzağa gidip birbirlerini izledi. Ne için buradalardı sömürülmek için mi, yoksa yaşatmak için mi. Bunları düşündüklerini sanmıyordu. O yüzden kafasını öne eğdi ve yemeye devam etti. Zaman ilerledikçe bir kaçı içeriye götürüldü. Sırasını bekliyordu arada kafasını kaldırıp götürülenleri izliyor ve tekrar kafasını öne eğip önündeki otlardan yemeye devam ediyordu. Ayak seslerini duydu ona yaklaşan biri vardı yine yanında kimsenin olup olmadığına baktı ve kimse yoktu.
Güneşi koklamak için kafasını kaldırdı, ve üzerinde yine bir el yürü dedi. Onun ayaklarının hizasında yürümeye devam etti. Yeni doğan küçük ineklerin yanına vardığında etrafı izleyen ineği gördü. Çocuğunu emziriyordu. Çocuğu yanında koşar vaziyette hareketler ediyordu. Tekrar yürü sesini işitti ve kafasını yine adamın ayak hizasına getirerek yürümeye devam etti.
Kapılar tekrardan açıldı, eldivenlerini giyen insanların olduğunu gördü. Siyah gözleri kapıya dönüp baktı, Kapıları kapatan iki kişi olduğunu gördü sonra. Tekrar kafasını öne eğdi. Galiba son duyduğum ses yine yürü olacak. Dedi kendisine ve hareket etmeye başladı. Eldivenli adamlardan birisi, ayağını kırarcasına bir tekme attı. Yere yıkıldı. Aralarında gülerek konuşan insanların ona neden bu türlü canice davrandıklarının farkına çok önceden farkına varmıştı. Ölümün yaklaştığını hissediyordu.
Kafası yerde bekletildi baya bir süre sonra, Kafasını kaldırdığında ona gülerek yaklaşan elinde büyük bir bıçakla ona doğru gelen adamı gördü, eğdi tekrar kafasını ayaklarının bağlanışını hissediyordu. Tekrar bakmadı. Kaldırmadı kafasını, görecekleri onu korkutacaktı biliyordu. Sessizleşen ortamda bıçakla yaklaşan adamın güldüğünü duyabiliyordu. Gözünden bir çiğ düştü boynu kesilirken.
Ölmeden önce tek düşündüğü bir şey vardı, bir daha çimenleri göremeyecek miyim? Ve bir daha çimenleri göremedi o siyah gözler.