D. Şener Yıldırım
Bazı anlar vardır; gizlediğin şeyi ne kadar gizlersen gizle saklayamazsın, sağır sultan bile nerede sakladığını duyar.
Ülkenin yarısının inandığı, iktidarın “biz milletiz, millet için çalışıyoruz” sözlerinin ardında yatan gerçeği, şu sıralar gündemde olan Kanal İstanbul projesi gizleyemiyor. İktidar temsilcilerinin neye önem verdiği, neyi öncelediğini gözler önüne seriyor.
Bir an için Kanal İstanbul’un bu coğrafyanın olmazsa olmaz bir ihtiyacı olduğunu varsayalım. Varsayalım diyorum çünkü sağından bakıyorum, solundan bakıyorum, arkasından, önünden, tersinden ben bir türlü hagi sorunumuza çare olacağını bulamadım. Olur ya belki de vardır. Her neyse…
Kanal İstanbul’dan başka nelere ihtiyacımız var?
Mesela korkudan görmek istemediğimiz ve kendimizden bile gizlediğimiz İstanbul’un bir deprem sorunu var.
Başka?
Mesela şansı varsa işe girip de kazandığı para ile anca karnını doyurabildiğinden sağlık hizmetlerine bütçe aktaramayan insanların sağlık sorunu var. Bir düşünün; özellikle 30 yaş üstü olanlardan hangimizin dişleri sağlam? Çok rahatlıkla bu ülkenin bir sağlık sorunu var diyebilirim.
Başka?
Sokakta kime sorarsanız sorun; karşınıza çıkacak her yüz kişiden 97’sinin kredi kartı borcu var. Sebebi ne olursa olsun, ister kazancı yetmediği için isterse özendirilerek tüketmeye zorlandığı için hemen hemen hepimizin bankalara borcu var. Yarınlarımızı bankalara ipotek bırakmak zorunda kaldık. Apaçık görülüyor ki bu ülkenin insanlarının yaşamlarını idame ettirebilme sorunu var.
Konu dağılmasın diye daha fazla soruna girmiyorum. Bu üçü şimdilik yeterli. Pardon dördü.. Kanal İstanbul ile çözeceğimiz sorumuz da varmış…
Gelin birlikte basit bir düz mantık yürütelim.
Ekosisteme vereceği zararları, yeraltı su kaynaklarını yok edeceği gerçeğini, Marmara Denizi’nin çürük yumurta gibi kokmasına neden olacağını, habitatın devamlılığının kopacağını, çıkacak harfiyatı, koca bir bölgenin şantiye haline döneceğini, zaten aşırı nüfusun olduğu bölgede yeni bir koca kentin yaratacağı muazzam nüfusun yaratacağı sorunları, susuzluğu vb. yan etkileri bir kenara bırakalım.
Bir tarata benim hangi derdimize deva olacağını bilmediğim bir Kanal İstanbul çözümü var. Bütçesi rivayet.. en düşüğü 85 milyar TL. Ortalaması 47 milyar Dolar. Türkiye bütçesinden yani vergiler ve harçlar yoluyla bizim cebimizden 47 milyar dolar bu proje için harcanacak. Diğer tarafta deprem gerçeği.
Çok iyi hatırlıyorum. 1999’da Kocaeli ve Düzce depremleri yaşandıktan sonra akademisyenler ve deprem konusunda uzmanlar “İstanbul deprem bölgesidir. Tarih boyunca belirli periyodlarda İstanbul’da yıkıcı depremler olmuştur ki bunlardan birine küçük kıyamet adı da verilmişti. 30 yıl gibi bir süre içinde İstanbul’da depren bekliyoruz. Olası şiddeti de 7,6”.
Uzmanlar İstanbulda yaptığı araştırmalar sonucunda olası deprem sonrasında İstanbul’da yaklaşık 200 bin kişinin hayatını kaybedeceği bilgisini de vermişlerdi. İktidarın bu soruna bulduğu çözüm ise gerçek mülk sahiplerinin asla bir daha sahip olamayacağı kentsel dönüşüm projeleri oldu. Eski dairesini mesela 100 bine alıp yerine yaptığı yenisini 400 – 500 bine (bazılarını 2 mılyona) satmak. Düz mantıkla iktidar mülk sahiplerine alın bu yüz bini başızın çaresine bakın dedi.
Madem Kanal İstanbul için harcayabileceğimiz 47 milyar dolarımız var. Bu parayı 200 bin can kaybını en aza indirmek için neden kullanmazsın?
75 metrekare bir dairenin ortalama maliyeti 15 bin dolar. Kanal İstanbul projesine harcanacak para ile 3 milyondan fazla konut yapılabiliyor. Çıkılan fazla katlardan elde edilen gelirle bir 1 milyon konut daha yapılabilir.
Ama yapılmıyor.
Çünkü Daha önemli sorunlara çözüm olacak Kanal İstanbul projesine harcanacak bu para. Bir başka deyişle inşa edilebilecek 5 milyon konut ile depremde hayatını kaybedecek tüm yaşamları kurtarmaktan daha önemli bu Kanal İstanbul.
İyi de hani her şey millet içindi. Hani onlar millet için varlardı.
Kanal İstanbul’un neden yapılmak istendiğini bir zahmet siz düşünün