Bilimsel raporlarda yayınlanan deney, bitkilerin yalnızca birliktelikler yoluyla öğrenebileceğini göstermedi, aynı zamanda insanların bitkileri ne kadar hafife aldığını da ortaya koydu.
Batı Avustralya Üniversitesi’ndeki evrimci bir ekolojist olan Monica Gagliano, Bitkilerdeki ilişkisel öğrenme üzerine yaptığı deneyin işe yaramadığını düşünüyordu. Ekibi Pavlov’un köpeklerini eğitmesine benzer bir şekilde bezelyelere de ortak eğitim verilip verilemeyeceğini test ediyorlardı. Fakat iki haftalık deney sona erdi, sonuç yoktu – ya da sadece inanmıştı. Giagliano “”Her şeyi sökmek için laboratuvara girdim. Ve sonra aniden, bu bitkilerin aradıklarımı yaptığını – ve beklentilerimin ötesinde bunu çok iyi yaptıklarını anladım, ilk bakışta göremiyordum “diyor.
Gagliano ve meslektaşları, ilk kez bitkileri köpek yetiştirmek için kullanabileceğiniz temel yöntemle yetiştirmeyi öğrendiler. Pavlov’un köpekleri, bir çan sesinin yiyecek anlamına geldiğini öğrendiler, Giagliano’nun ekibi de bahçedeki bezelyelere ışıklı fanla bağlantı kurmayı öğretti.
Araştırmacılar fidanları sıhhi tesisat borularından yapılmış bir labirentin altına yerleştirdiler. Büyüyen bezelye, sola ya da sağa gitmek isterse yolda bir engele çarptığında her seferinde bir seçim yapmak zorundaydı.
Ekip ilk üç günü eğitim vermeye ayırdı. Giagliano, bir grup bezelyeye labirentin belli bir bölümünden bir fan eser ve mavi ışık yanarsa istekte bulunmayı öğretti. Başka bir fidan grubu da, fan estiğinde ışığın karşı koridorda göründüğünü öğrenmek üzere eğitildi. Üçüncü grubaysa fan ile ışık arasında bir ilişki olmadığı gösterildi.
Küçük bezelye bitkileri bunu öğrendiler Gaigliano “Yapılan işleme bağlı olarak bitkiler fanın anlamını tam olarak biliyordu” diyor.
Gagliano ve meslektaşları Hayvanları içeren dolambaç (labirent) çalışmalarına dayanarak, bu deney türünün tipik özneleri olan hayvanlar gibi bezelyelerinde de standart araştırma varsayımına göre rastgele büyümesini bekliyorlardı.
Onların ilk modeli bezelyelerin kendi sistemlerine sahip olduklarını ve her zaman ışığa doğru büyüyeceklerini hesaba katmadı. Gagliano deneyle ilgili olarak şu bilgileri verdi “Bezelyelerimi kendi düşündüklerini yaparken görene kadar, kendimizi öğrendiğimizle şartlamamız nedeniyle çoğu bilim insanın göreceği şey standart teorik varsayım olan 50/50 rasgele seçimdi, Bezelyeler bana kendi eğitimimin ve şartlandırılmış varsayımlarımın ötesinde nasıl göreceğimi öğretti.“
Gagliano için 2016 yılının sonlarında Bilimsel Raporlarda yayınlanan bu özel deney, kendi başına şaşırtıcı olarak yalnızca bitkilerin birliktelikler yoluyla öğrenebileceğini göstermedi, – aynı zamanda insanların bitkileri ne kadar hafife aldığını da ortaya çıkardı. Gagliano “Biz bitki körüyüz “diyor.

Düşünmenin Kökeni
1880’de Charles Darwin, bitkilerin bilgiyi işlemek ve bir beyne benzer şekilde kök gelişimine ilişkin kararlar vermek için ayrılmış özel hücrelere sahip olduklarını kuramsallaştırdı. 1990’lı yıllarda, Almanya’daki Bonn Üniversitesi’nden bitki hücre biyologlarından Frantisek Baluska Darwin’in teorisini kanıtlamaya başladı.
Baluska, bir zamanlar bitki körü olduğunu da kabul ediyor. Kariyerinin başlarında, bitki köklerinde bulunan bir grup hücrenin önemli olabileceğinden şüphelendi ve şu tespitlerde bulundu. “Bu hücreler bilgi toplamak ve daha sonra kök büyümesini örneklemek için son derece uzmanlaşmışlardır, nöronlara çok benziyorlar. Bir bakıma, bitkilerin toprakta bir tür “beyine” sahip olmaları gayet mantıklıdır. Toprak zor bir yerdir, kökün burada besin bulması çok zor bir görev.” Baluska bunları söyledikten sonra şunları ekliyor “Sıcaklık, nem veya ağır metal seviyeleri gibi en az 20 fiziksel parametre sürekli olarak örneklenir ve analiz edilir. Ve bu bilgilerin hepsi bir şekilde işleme alınır ve hangi yönde büyümek konusunda doğru kararı vermek üzere karşılaştırılır.”
Bitkileri, başları ters, başları yere çökmüş, sırtları ve cinsel organları havaya yapışan çiçekler gibi, Kendi vücudumuzdan farklı olan bir vücut planı olarak düşünmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bitkilerin “beyinleri” nerede olursa olsun, eğer mevcutsa, başka bir deyişle tartışmalar sürdüğü için, bol miktarda davranışsal inceleme gösteriyor ki, bitkiler varsayıldığımızdan çok daha zekidir. Birincisi, olayları hatırlıyorlar. Evinizdeki bitkileri sulamazsanız size kızmazlar ama kötülüğünüzü de unutmazlar. Bu hafızayı incelemek için, bilim adamları yaprak alanlarında “kuraklık stres”i denilen olguyu uyandırdılar.

015’teki bir çalışmada, araştırmacılar 3 hafta süren Arabidopsis thaliana (lahana ve hardalın akrabası) deneyi kapsamında bitkiyi topraktan dışarı çıkardı. Filtre kâğıdının üzerine yayılmış bitkinin köklerini tamamı ile suya soktular ve fideleri iki saat kadar kurumaya bıraktılar. Bu tür bir muamele, bitkinin sevmediği bir şeydir – bu nedenle strese girdiler. Daha sonra, genç fideler tekrar suya konduklarında, yeni kavuşulmuş bolluğa güvenmiyorlardı ve başka bir kuraklık dönemine hazırmış gibi davrandılar. Yaprakları üzerindeki gözenekler kısmen kapalı kaldı, suyu alma sınırlıydı. Fakat aynı zamanda başka bir kuruluk olması durumunda da nem kaybını sınırlamaktaydı. Yani bitki kurutmaya bırakmayı unutmamıştı.
(devam edecek)
Kaynak: Yeryüzünden Haberler