Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) Alerji Çalışma grubu tarafından, çocuklarda astım hastalığına dikkat çekmek amacıyla “Nefes al, nefes ver” sloganı ile hasta ve hasta yakınlarının katılımı ile fidan dikme etkinliği düzenlendi.
Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) Alerji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sevim Bavbek, hava kalitesindeki bozulmanın astım görülme sıklığını etkilediğini belirterek, toplumun bütün bileşenlerinin çevre ve havayı korumak için daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini söyledi. Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) Alerji Çalışma grubu tarafından, çocuklarda astım hastalığına dikkat çekmek amacıyla “Nefes al, nefes ver” sloganı ile hasta ve hasta yakınlarının katılımı ile fidan dikme etkinliği düzenlendi.
Atatürk Orman Çiftliği’nde düzenlenen etkinlikte konuşan Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) Başkanı Prof. Dr. Bülent E. Şekerel, çevre ile astım ve alerjik hastalıklar arasındaki ilişkinin bilindiğini, buna vurgu yapmak için de Ankara ve diğer illerde ağaç dikme eylemi yaptıklarını kaydetti.
Havamızı korumalıyız
Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) Alerji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sevim Bavbek’de astımın genetik geçişinin bilindiğini ancak çevre faktörlerinin de önemli olduğunu belirterek, doğanın korunması, hava kalitesinin hastalıkla ilgili önemli unsurlardan olduğunu belirtti.
Hava kirliliğinin çocukların akciğer gelişimini olumsuz etkilediğinin bilindiğini, yoğun kirlilik olan bölgelerde astım ve diğer kronik hava yolu hastalıklarının daha sık görüldüğünü bildiren Prof. Dr. Bavbek, “Çalışmalar yoğun trafiğe yakın yerlerde yaşayan çocuklarda, daha uzakta yerlerde yaşayanlara kıyasla dizel-egzoz partiküllerine maruz kalma sonucu alerjik hastalıklar ve astım şikayetlerinin çok daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır. Çocuklar erişkinlere göre çok daha hızlı soluk alıp verdiklerinden ve oyun, spor aktiviteleri sırasında açık havada çok daha fazla zaman geçirdikleri için hava kirliliğinden etkilenme oranları da daha yüksek olmaktadır.” bilgisini verdi.
Prof. Dr. Bavbek, “İklim değişikliğine bağlı olarak artan sıcaklıklar, yer seviyesinde ozon miktarında artışa, dolayısı ile astımdaki havayolu iltihabına neden olur, akciğer dokusuna zarar verir. Yer seviyesindeki ozonun, kentsel ortamlarda sıcak güneşli günlerde sağlıksız seviyelere ulaşabilir ve bir tür hava kirliliği olan kentsel dumanlaşmaya yol açar.
Yer seviyesindeki ozondan en çok etkilenenler çocuklar, yaşlılar, akciğer hastalığı olan kişiler veya aktif olarak açık havada olan insanlardır. Özellikle çocukların astım atağı geçirme riskleri artar. Daha uzun sıcak mevsimler, yağış değişimleri, artan karbondioksit seviyeleri ve bitki büyüme düzenlerindeki değişiklikler; daha uzun ve yoğun polen mevsimine neden olmaya başladı. Astım ve allerjik riniti olan hastalar bu durumdan daha çok etkilenir.
Daha iyi ulaşım, gıda ve enerji kullanımı yoluyla sera gazı emisyonlarını azaltarak, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkisini azaltabiliriz. Nefesimizi korumanın ilk yolu, atmosferimize sahip çıkmaktan geçer” diye konuştu.
Astım hastalarının çok azı ağır astımlı
Astımın kontrol altına alınabilen, bireylerin yaşamlarına normal olarak devam edebildiği bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Bavbek, çok az oranda kişinin hayat kalitesine büyük olumsuz etki edecek seviyede ağır astım hastası olduğunu kaydetti.