Akbelen Ormanı’nda Limak Holding eliyle doğa katliamı sürüyor. Gazeteci Bahadır Özgür Gazete Duvar’daki yazısında, Akbelen Ormanı’nı da yok eden sermayenin “besin zinciri” şeklindeki işleyişini yazdı. İlk halka da Vahşi Yağma ile öne çıkan Limak gibi şirketlerin olduğunu, onların arkasında ise yağmalanan ormanları kereste endüstrisine satarak sermaye birikimi oluşturduğuna değinen Özgür üçüncü halka da ise maden ürünleri ve onlara enerji sağlayan şirketlerin olduğunu belirtti. Bahadır Özgür tüm bu vahşi birikimin ise kolluk gücünün özelleştirilip şirketlerin güvenliğin sağlayan güçler vasıtası ile yani zor ile sağlandığına da dikkat çekti.

Akbelen Ormanı’nda Limak Holding eliyle doğa katliamı sürerken, Gazeteci Bahadır Özgür Gazete Duvar’daki yazısında, Akbelen Ormanı’nı yok eden sermayenin adeta bir “besin zinciri” şeklindeki işleyişini yazdı.
Akbelen’i memleket sathında emeğe ve doğaya karşı açılmış bir “iç savaşın” en şiddetli çarpışmasının yaşandığı cephe olarak tanımlayan Özgür, “Ön safta azgın sermaye grupları ve acımasız iktidar güçleri bulunsa da geride, hâkim sermaye birikim rejiminin bütün unsurları ‘müttefik’ halinde duruyor” dedi ve yazısında bu müttefiklik halklarını açıkladı. Bu halkaların bir ormanı öldürmeyi zorunlu kılan cinayet konseptinin ekonomi politiğini açığa çıkaracağını, işin sonunda ise “rejim” denilen metabolizmanın anatomisinin berraklaşacağını ifade etti.
İlk Halka: Yağmacılar
Bahadır Özgür, halkalardan ilkini, “AKP iktidarının karakterini tanımlayan en isabetli kelime, ‘yağmacılık’ olur herhalde. Fakat öylesine siyaset zümresiyle özdeşleştirildi ki, yağmacılığın esasında sermayenin bir karakteri olduğu belirsizleşti. Oysa ekonomi politik literatüründe adı var bunun: İlkel birikim” sözleriyle “yağmacılar” olarak açıkladı. 1980’le beraber ihracata dayalı ekonomi modeliyle başlayan “sanayisizleşmenin”, ilkel birikimle arşa çıktığına, 20 yılda “döviz müptelası” bir ekonomi yaratıldığına dikkat çeken Özgür; Bu yöntemin bir parçası olarak Akbelen’de sermayenin en vahşisinin, iktidarla en içli dışlı olanının yarattığı yıkımın, sanayicisinden tüccarına herkesin birikimini güvenceye alan bir ‘koçbaşı’ işlevi gördüğünü bu yıkımın ise dövize dönüşeceğini belirtti. Gazeteci Özgür, Akbelen’in ilerisindeki bir bölgeden uydu görüntüsünü paylaştı ve bu toprakları hangi şirketlerin hangi madenlerle talan ettiğinin detaylarına yer verdi.

İkinci Halka: Tüccarlar
Akbelen’deki sermaye ittifakının ikinci halkasının tüccarlar olduğunu söyleyen Özgür, sermayenin maden sektöründeki durumuna dair şu bilgileri paylaştı: “Maden ihracatı 2022’de rekor kırdı ve 6.5 milyar dolara çıktı. Maden şirketleri 5 yılda 4 kat büyüdü, net satışları 7, ihracatı ise 6 kat arttı. Üstelik dehşet ivmelenme eve kapandığımız pandemide gerçekleşti. Fırsat bu fırsat iktidar en fazla alanı o yıl madenciliğe açtı. Metal cevherinde faaliyet kârlılığı yüzde 46, işçi başına kârlılık yüzde 68 yükseldi.” “Doğaya ve emeğe zulmün bundan iyi göstergesi olur mu?” diye soran Bahadır Özgür, İSO 500’ye giren maden tüccarlarını sıraladı.
Yetkililerin “Endüstriyel Odun Üretimini Artırdık” Söylemi
İkinci halkanın diğer önemli ayağını ise mobilya, kağıt ve orman ürünleri tüccarlarının oluşturduğunu ifade eden Özgür, maden sektörünün bu alandaki payına işaret etti: “2015’te 4 milyar dolar olan ihracat bugün 8.5 milyar dolar. Burada önemli olan hammadde üretimi. Ömrünü ormana adamış Prof. Erdoğan Atmış hoca yıllardır bağırıyor. Diyor ki, orman kaybının son yıllardaki asıl sebebi endüstriyel odun üretimidir. 4 yılda artış yüzde 69.5. Ağırlıklı pay, lif yonga üretiminde. Artış rekoru da kimde biliyor musunuz? Yüzde 123.3 ile maden direğinde!”

Linyit YK Enerjinin Odun İse Mobilya ve Kağıt Sektörünün
Özgür, YK Enerji’nin Akbelen’deki orman katliamını, “Burası Orman Genel Müdürlüğü’nce 2019’da endüstriyel odun alanı ilan edildi. Linyit rezervini de ihaleyle aldım” diyerek savunduğunu belirtti ve “Akbelen’in altını üstünü paylaşmışlar. Linyit benim, odun senin! Peki kimin?” diye sordu. Geçen yıl yangın sonrası on binlerce tomruğun AB’ye ihraç edildiğini ardından ise “yangın yolu açma” bahanesiyle dört bir yanda ağaç kesip yine sattıklarını ifade eden Özgür, Akbelen’de de kesilen ağaçların kamyonlara yüklenip hemen götürüldüğünü belirtti. Özgür “İhalelerin adresi hakkında bir fikir vermesi bakımından, odunda parsayı toplayanları da bir haritalandıralım” diyerek şirketler hakkında detaylar verdi.
“Döviz Uğruna Demir Çelik Tesisleri Pıtrak Gibi Yayıldı, “Enerji Nereden?”
Gazeteci Bahadır Özgür, çeşitli bilimsel çalışmalar da sunarak, gıda ve tekstilin başı çektiği imalat sanayinin motor gücünün son 20 yılda ana metale kaydığını bununda bir plan programdan, teknolojiye dayalı bir gelişimden ziyade döviz kazandırıcı ticaretin ihtiyaçlarına göre şekillendiğini vurguladı “Orta-düşük ve düşük teknolojiye dayalı ana metal sektörü, demir çelik üretimi ile alüminyum, bakır, çinko, kurşun, kalay ve demir dışındaki diğer metallerin işlenmesini kapsıyor” diyen Özgür, demir cevheri olmayan ülkede, “döviz uğruna” hurda metalin Rusya ve Çin’den ithal edildiğini içeride inşaatta kullanıldığını, dışarıya ise çelik satıldığını kaydetti. Kamu kaynağı ile beslenen şirketlerin, her yere demir çelik tesisi açtığını ifade eden Özgür, “Enerji nereden? Birincil kaynak taşkömürünün yüzde 32’si, kokun tamamı, doğalgazın yüzde 13’ü bu sektöre akıyor. Kirlilik abidesi linyitli santralleri kapatmak bir yana, sayısını artırıyorsun. Yenilenebilir enerji diye borsa vurguncusu, teşvik arsızı şirketler yaratıyor, üzerine bir de nükleer konduruyorsun” dedi. Bahadır Özgür’ün yazısının tamamı